6 Mayıs 2008 Salı

Aurelio'yu anlamak...

CM oynamayalı yıllar oldu... Ama CM'nin de bu değişime ayak uydurmuş olduğunu varsayıyorum... 2004'te Yunanistan şampiyon olduğunda, adeta Catenaccio oynayıp kazanmıştı... Chelsea defansif oyunla ve tek forvetle Şampiyonlar Ligi'nde Moskova'yı görmeyi başardı... Manchester United - Barcelona eşleşmesi eskilerin anti-futbol dediği kavramın tam olarak futbolun yeni tanımı olduğunu gösterdi... Galatasaray - Fenerbahçe maçı da nisbeten az pozisyonlu ama olağanüstü tempolu orta saha oyunuyla yeni futbol akımının yerel imzası oldu...

Bu yüzden, mesela Mehmet Topal'ı onlarca defa daha konuşmak lazım belki de... Tabii Mehmet Topal'ı anlatmak için önce Aurelio'yu anlamak lazım... Kendisine kişisel bakışım Ricardinho'yla olan münasebeti nedeniyle olumsuz... Ama futbolcu olarak başından geçenler orta saha oyuncusunun Türkiye'de yaşayabileceklerini anlatabilmek için son derece önemli...

Yıllarca itilip kakıldı Aurelio... Kimse nedir bu adam kestiremedi, sağ kanatta oynadı, forvetin arkasında oynadı, çalım attı, gol attı... Fener'e geldi, doğru işler yaptı, ama yine de şöyle herkesin "Evet, Aurelio" dediği adam olması Daum'un ısrarlarıyla ortaya çıktı... Bunun sebebi memleketimizin halen sağ - sol açıklı, orta sahada yürüyen iki teknik oyunculu ve bir koşan bir beleşçi forvetli yani toplam altı hücümcu barındıran takımı görmedikçe iyi futbol izlemediğine inanmasındandır... Oysa Aurelio bugün herkesin söyledi şeyi yapıyordu, "oyunu iki yönlü oynamak"... İki yıldır tam anlamıyla itibarı iade edildi... Artık kimsenin tartışamayacağı çok önemli bir oyuncu ve tecrübesiyle birlikte iyi bir Appiah da dahil Türkiye'deki her orta sahanın uzak ara ötesinde olduğunu söylemek lazım...

Aurelio gerçek bir orta saha oyuncusu işte... Dünyada bir dönem solakların ön plana çıkması gibi, artık bugünün futbolunu oynayan orta sahalar ön planda işte... Gönül rahatlığıyla orta sahanıza 4 Aurelio koyabilirsiniz, çünkü kanatta oynamanın da ön koşulu Aurelio olmak. Fenerbahçe'nin gerçekten iyi oynadığı maçlarda Deivid'in, hatta Alex'in futbolunu etkileyici kılan şey buydu... Lig maçlarını sık sık faul yapmadan bitiren Deivid, Avrupa Kupası maçlarında müthiş bir motivasyonla kendisinde olmayanı da ortaya koyma çabasına girdiğinden bu kadar etkiliydi... Alex'in bu turnuva boyu ne kadar çok koştuğunu unutmak mümkün mü?

Kısacası, Aurelio'yu anlarsak ve onu doğru kullanırsak iş yaparız Euro 2008'de, aksi takdirde Emre Belözoğlu'yla, Mehmet Topuz'la ne yapsak nafile...

Hiç yorum yok: