26 Haziran 2009 Cuma

Bir haftada kazanılan...


Yaklaşık bir yıl önce, üstteki fotoğrafı koyup altına mucize yazmıştık... Hayatım boyunca sevindiğim her golü üst üste koyuyorum, hiç biri bu gol kadar etmiyor... Benim için, Beşiktaşlı için çok kıymetlidir Nihat Kahveci... Öğrendik ki geri gelmiş, hoş gelmiş...

Takımda geçirdiği senenin çarpanını kullanıp elde ettikleri pazubantla övünenlere inat, Beşiktaş kaptanını bulmuştur...

Gökhan Zan'a uğurlar olsun... İlk omuz sakatlığından sonra her gün geriye gitti... Belki yeniden ileri yürümeye başlar... Samimi şekilde onun için üç ay önce şunu yazmıştık:

"Gökhan Zan daha faydalı olacağı bir takıma gitsin istiyorum... Her gün daha fazla... Gönül ister ki, Gökhan Zan iyileşsin, şampiyonluğu görsün ve gitsin Beşiktaş'tan... Çünkü Gökhan Zan'ın yedekliği de problem, oynaması da."

İstediğimiz her şey harfiyen gerçek olmuş... Arada yaratılan bir yönetim skandalı söz konusu, o ayrı bir nokta, uzun zamandır anlattıklarımızdan farklı değil... Jessie'nin dediği gibi, kanıksamaya başladık sanırım...

Beşiktaş için büyük problemdi Gökhan Zan... Beşiktaş'ı şampiyonluk potasına sokan gönüllerin tandemini haftalarca bozdu, sakat olmadığı sürece ilk 11 çıktı. Neden çıktığı malum, kaybedilemeyecek kadar değerli, oynatılamayacak kadar da tehlikeliydi. Rotasyonda, yerli de olmasının etkisiyle önemi büyüktü... Problemdi, nitekim maç başına anlaşmalıydı. Ertuğrul Sağlam'ın ipini bu anlaşması çekti... Oynatmak zorunda kaldı, oynattıkça battı. Bu konuda geçen sene yazdıklarımız da sözlükte şuradan okunabilir.

İşin özeti, Beşiktaş ideal yedeğini kaybetti. Ama bu yedek, yedek olduğunun farkında değildi! O yüzden büyük problemdi zaten... Benim aklımdaki 4. alternatif tanem kombinasyonuna kadar Gökhan Zan'ın adı gelmiyordu. Öte yandan, "Milli" stoperin bugün kendisine sorsak, kendini Terry'den daha önde görüyordur, biliyoruz bu ego problemini...

Bir de olayın saha içi boyutu var... O oynarken Bobo'dan seken uzun topları izledik haftalarca. Gittiğine üzülen arkadaşlar, İnönü'deki maçlarda Ernst dibine kadar geldikten sonra top isterken Bobo'ya giden topları, ve o giden topun arkasından kollarını iki tarafa açan Ernst'i hatırlasınlar... Buna benzer sahneleri bugün Brezilya Milli Takımı'nda yarı final maçında sahaya yedekten giren Kleberson ile de yaşamıştık.

Fenerbahçe maçlarını, Metalist maçını, duran top fiyaskolarını geçiyorum, nitekim bireysel hataları Toraman da yapıyor. Gökhan Zan'la birlikte takımın savunma bacağındaki kolektif futbol prangası da gitmiştir. Önemli olan da oraya, oradaki arızaya yatırım yapabilmek... Toraman gelişim gösteriyor, evet ama yetmez. Yetmemeli de. İlla yabancıya gideceksek artık (İsmail ve Rıdvan hamleleri tutarsa bu yüzden önemli) Papa Gueye bir şekilde alınmalı. Benim gözümde kalan canlı performansı Joe Satriani ayarında bu adamın!

Beşiktaş ileri hamleler yaptı, yanlış bir üslupla kangreninden de kurtuldu. Hazırlık maçlarını dahi izleyeceğiz bu sene görüntü o...

14 Haziran 2009 Pazar

Neden Beşiktaş?

Beşiktaşlı oluşum 1985-1986 sezonu sonundaki bir olaya dayanır... Üstelik o sezon kazanılan şampiyonluk, bugünkü halime gelişimde sadece figürandır...

Çok küçüğüz tabii o günlerde; ama bütün sülale Beşiktaşlı olunca, dört buçuk yaşındaki halimle bile Beşiktaş deyince heyecanlanmalar, kalp çarpıntıları başlar olmuş... Ondan olsa gerek, altı yaşımdan öncesine dair hatırladığım iki üç şeyden biri Beşiktaşlılığımı kor ateşe çeviren o güne ait bir sahne...

O yıllar bu günler gibi değil, her şeye her yerde ulaşılamıyor. Ondandır ki, şampiyonluğu taçlandırmak için balkona bayrak asılacaksa, gidip bulup, para bastırıp almak lazım. İki ablam var, o zaman 11 ve 14 yaşlarındalar. Ne yapsınlar, bayrağı bulsalar da para yok, ama yine de o bayrak lazım... Onu asmamız lazım... Ne yapıp edip, bir şekilde bir parça siyah bir parça beyaz kumaş bulup, anneme diktiriyorlar. O bayrak hayatımda gördüğüm en güzel Beşiktaş bayrağı benim için; o gün de öyleydi, bugün de...

O dünya güzeli bayrak asılıveriyor balkona... Aradan geçen gün bir bilemedin iki... O sülaleden nasıl olduysa Fenerli çıkmış kuzenim geliyor, balkonda bayrağı görüyor, yüzünü şekilden şekle sokup yorumunu yapıyor hemen: "Bu ne böyle, kendiniz mi yaptınız? Ne biçim bayrak bu, hiç güzel de değil zaten!"

Ufacık halimle ateşe dönüşüveriyorum... Haddini bildirmek istiyorum ama bir yandan da, içimden gelen bir ses bırak uğraşma diyor; üstelik 4 yaşındayken yaptırıyor bunu bana... Ablamlara bakıyorum, onlarda da aynı duruşu görüyorum... O dakika benim için Fenerbahçe "kibir" sözcüğünün karşılığına dönüşüyor. Kendi kibirine tapanların, güce tapanların simgesi oluyor Fenerbahçe... Sonra sonra piç edilen Beşiktaşlılık duruşu da benim için şampiyonluğu kutladığımız o günü zehirlemeye çalışan Fenerli kuzenime karşı büründüğümüz ruh halini anlatıyor... Derinden, içeriden bir yerlerden duyulan gururla başlayan o ruh hali... Televizyonda görünen ama o yaşta başkan kavramını anlayamamış olduğumdan kafamda bir yere koyamadığım, ancak nasıl oluyorsa Beşiktaş'la özdeşleştirdiğim meşhur bıyıklı adamda da mevcut olan o havadır işte Beşiktaşlılık...

Sonraki senelerde başkan kavramının Ali Tanrıyar'da ve soyunma odasındaki şampiyonluk kutlamasında vücut bulmasıyla Galatasaray'a da yaftayı yapıştırıyor zihnim...

Ondandır ki, katılmıyorum malum şarkının sözlerine... Çünkü iddianın aksine, sanırım Beşiktaşlı doğulsa da doğulmasa da Beşiktaşlı olduruyor bu dünya adamı... Sebep? Son on günde dönen dolaba ve pek tabii ki kibire tapınanlara bakınca anlatmaya gerek var mı?

11 Haziran 2009 Perşembe

Vergi kaçakçısı Kayserispor ve Mehmet Topuz...

Sözleşmenin detayları Medyaspor'da... Bu yazıya tıklayıp, ulaşabilirsiniz... Medyaspor başka bir işle uğraşırken büyük bir başarıya imza atıp, Kayserispor'un ve pek tabii ki Mehmet Topuz'un vergi kaçakçısı olduğunu ortaya çıkardı...

Çok şükür, bu vergi konusunda başımız dik. Beşiktaş JK, halka açıldığı günden beri bütün sözleşmelerini şeffaf şekilde yapmak zorunda. Hatta fazla fazla para dağıttığından haddinden fazla vergi ödediğini söyleyebiliriz. Vergi kaçakçılığı denen şerefsiz ve onursuz davranıştan uzak bir kulübümüz var.

Öte yanda da diğer kulüpler var. Futbolcu giderlerini halka açmayan kulüpler bunlar. Hepsi bir şekilde futbolcularına verdikleri paraları açıklamaktan imtina eden ve "kurumsal" olduklarını iddia eden kulüpler bunlar. Bu rakamların açıklanmama sebebi vergi kaçakçılığı suçlamalarından uzakta kalmaktır. Nitekim bu kulüplerin hemen hepsi ve işbirlikçileri futbolcular vergi kaçırmaktadırlar...

Kayserispor'un konusu farklı. Biliyorsunuz, Recep Mamur - ki kendisi Kayserispor'un başkanıdır - ve Süleyman Hurma - ki kendisinin Kayserispor'da imza yetkisi vardır - Mehmet Topuz'a 3 Milyon TL'den fazla para ödediklerini Telegol programında açıkladılar. Bunun anlamı şudur, bu miktarda geliri olan bir şahıs en üst düzeyde gelir vergisi dilimindedir ve gelirlerinden %35 oranında gelir vergisi Kulüp tarafından stopaj olarak kesilip, vergi otoritesine ödenir. Yani ederi 1 Milyon 50 bin TL'dir. Bu paranın tamamı vergidir!! Maaşlı çalışan sen ben gibi adamlar çatır çatır vergimizi öderiz. Üstelik şu kadar milyon kazanmadan. Üstelik bizlerin bile sene sonuna doğru vergi dilimi %35'e ulaşır. Yani Topuz hak ettiği paradan ne kadar vergi ödemeliyse, biz de hak ettiğimize oranla o kadar öderiz...

Oysa Kayserispor sözleşmeyi Medyaspor'da da göreceğiniz üzere 300 Bin TL'den hazırlamış... Bağıra bağıra beyan ettikleri 3 Milyonlar sözleşmede görünmüyor! Hatta Topuz'un bir beyanı var, "Kayserispor'dan alacağım var" diye. Hurma yalanladı, "ispatlasın" dedi... İspatlayamaz tabii, sözleşmedeki para bağlayıcıdır, sana verilen sözü nasıl ispatlarsın?

Bu 300 Bin TL'lik beyanla birlikte Kayserispor'un Mehmet Topuz adına ödediği vergi yaklaşık 90 Bin TL'dir... Kısacası, damga vergisini de katarsak yaklaşık 1 Milyon TL vergi kaçırılmıştır ve bu Pazar gecesi televizyonlardan bas bas bağırılarak beyan edilmiştir. Türkiye'de namuslu vergi müfettişleri vardır ve mutlaka bunu dikkate alırlar. Ben kendi adıma ihbarımı resmi yoldan yapacağım. Bakalım süper dürüst, tarafsız basınımız bu konu hakkında bir yorumda bulunacak mı...

9 Haziran 2009 Salı

Mehmet Topuz'un Bonservisi Fenerbahçe'de!

Bonservis, yani iyi hizmet... Bugün bizim referans belgeleri olarak kullandığımız şeye tekabül ediyor...

Futbolda konu farklı. Özellikle Bosman sonrası yaşanan süreçte futbolcu hakları ön plana çıktı. Dolayısıyla bugün herkesin bildiği gibi bonservisin bir takıma futbolcudan bağımsız satılması söz konusu olamaz!

Oysa bakın koca NTV Spor bile en cahil yorumculara taş çıkarırcasına ne yazmış!!!
Futbolcunun bonservis haklarını futbolcunun imzasını sözleşmenize kondurmadan resmen alamazsınız. Bunu en iyi bilen medya kurumları bile böyle haberler yapıyorlarsa tarafsızlıklarını tartışmak ahmaklıktır.

Öte yandan, Kayserispor tarafından gelen haberler pek hoş değil. İçeriden gelen en önemli bilgi şundan ibaret: "Fenerbahçe vazgeçmedikçe, bonservisini Beşiktaş'a veremeyiz." Bunun iki türlü anlamı olabilir:

1) Kayserispor öyle bir protokol imzalamıştır ki, Topuz'un fikirleri Kayserispor'u bağlamaz. Topuz imza atmasa bile bu kulüp o parayı alacaktır.

2) Kayserispor şu anda Fenerbahçe'nin oyuncağıdır. Aziz Yıldırım 2004 yılında Türk futbolunu nasıl tepeden aşağı salladıysa, aynı şekilde sallamaktadır... Tehdit midir, vaat midir bilemem. Aziz Yıldırım Kayserispor kulübünü parmağında oynatmaktadır.

Onun ötesinde gelen son bilgi de Menajerlerin çok net şekilde tehdit edildiği yönünde. Bu zaten herkesin tahmin ettiği bir şeydi, ancak net bir şekilde Kayserispor'dan da bu bilgi geldiğine göre artık bu konuda da şüphemiz kalmadı.

Buradan sonra benim tahminimce %60-70 ihtimalle Mehmet Topuz kafasında "Bir gün herkes Fenerbahçeli olacak" yazılı şapkayla Fenerbahçe'ye Aziz Yıldırım'ın malum pozları eşliğinde imza atacaktır. Şu gelinen aşama Türk Futbolu açısından bir lekedir. Üstelik Pazar akşamı Demirören kulüple görüştükten sonra Mehmet Topuz'un yanına uçtuğunu ispatladıktan sonra bu durum Türk Futbolu adına kara deliktir. Bundan sonra neler olacağını hep beraber göreceğiz. Aziz Yıldırım'ın mafya tavırlarına tav olan güce tapar Fenerbahçelilerin dışında kalan gerçek Fenerbahçelilerin Mehmet Topuz konusundaki tavrı ise ayrı bir merak konusu...

Olur da Mehmet Topuz Fenerbahçe'ye imza atmaz ve sene sonunda Beşiktaş'a imzasını atarsa, evet o günü ayrıca konuşmamız lazım. O günü planlayıp, programlamamız lazım ki bir şeyler yazabilelim...