14 Haziran 2009 Pazar

Neden Beşiktaş?

Beşiktaşlı oluşum 1985-1986 sezonu sonundaki bir olaya dayanır... Üstelik o sezon kazanılan şampiyonluk, bugünkü halime gelişimde sadece figürandır...

Çok küçüğüz tabii o günlerde; ama bütün sülale Beşiktaşlı olunca, dört buçuk yaşındaki halimle bile Beşiktaş deyince heyecanlanmalar, kalp çarpıntıları başlar olmuş... Ondan olsa gerek, altı yaşımdan öncesine dair hatırladığım iki üç şeyden biri Beşiktaşlılığımı kor ateşe çeviren o güne ait bir sahne...

O yıllar bu günler gibi değil, her şeye her yerde ulaşılamıyor. Ondandır ki, şampiyonluğu taçlandırmak için balkona bayrak asılacaksa, gidip bulup, para bastırıp almak lazım. İki ablam var, o zaman 11 ve 14 yaşlarındalar. Ne yapsınlar, bayrağı bulsalar da para yok, ama yine de o bayrak lazım... Onu asmamız lazım... Ne yapıp edip, bir şekilde bir parça siyah bir parça beyaz kumaş bulup, anneme diktiriyorlar. O bayrak hayatımda gördüğüm en güzel Beşiktaş bayrağı benim için; o gün de öyleydi, bugün de...

O dünya güzeli bayrak asılıveriyor balkona... Aradan geçen gün bir bilemedin iki... O sülaleden nasıl olduysa Fenerli çıkmış kuzenim geliyor, balkonda bayrağı görüyor, yüzünü şekilden şekle sokup yorumunu yapıyor hemen: "Bu ne böyle, kendiniz mi yaptınız? Ne biçim bayrak bu, hiç güzel de değil zaten!"

Ufacık halimle ateşe dönüşüveriyorum... Haddini bildirmek istiyorum ama bir yandan da, içimden gelen bir ses bırak uğraşma diyor; üstelik 4 yaşındayken yaptırıyor bunu bana... Ablamlara bakıyorum, onlarda da aynı duruşu görüyorum... O dakika benim için Fenerbahçe "kibir" sözcüğünün karşılığına dönüşüyor. Kendi kibirine tapanların, güce tapanların simgesi oluyor Fenerbahçe... Sonra sonra piç edilen Beşiktaşlılık duruşu da benim için şampiyonluğu kutladığımız o günü zehirlemeye çalışan Fenerli kuzenime karşı büründüğümüz ruh halini anlatıyor... Derinden, içeriden bir yerlerden duyulan gururla başlayan o ruh hali... Televizyonda görünen ama o yaşta başkan kavramını anlayamamış olduğumdan kafamda bir yere koyamadığım, ancak nasıl oluyorsa Beşiktaş'la özdeşleştirdiğim meşhur bıyıklı adamda da mevcut olan o havadır işte Beşiktaşlılık...

Sonraki senelerde başkan kavramının Ali Tanrıyar'da ve soyunma odasındaki şampiyonluk kutlamasında vücut bulmasıyla Galatasaray'a da yaftayı yapıştırıyor zihnim...

Ondandır ki, katılmıyorum malum şarkının sözlerine... Çünkü iddianın aksine, sanırım Beşiktaşlı doğulsa da doğulmasa da Beşiktaşlı olduruyor bu dünya adamı... Sebep? Son on günde dönen dolaba ve pek tabii ki kibire tapınanlara bakınca anlatmaya gerek var mı?

Hiç yorum yok: