26 Kasım 2008 Çarşamba

İlk Gençlikte Kadıköy...

Bizim çocukluğumuzda, ilk gençliğimizde Fenerbahçe maçları bayram demekti... İçerideyse zaten kazanılacak olandı bunlar... Dışarıdaysa, "Veysel'le beş çayı" esprilerine kadar varmış, onbeş yıla yakın bir süre Pazartesi günleri işe ve okula keyifle gitmemizi sağlayanlardı... Öyle ki, son 26 maçta sadece üç kere yenilmişti Beşiktaş 90ların başı itibariyle... Hele yedi maçlık galibiyet serisinin maziye damga vurmuş son iki maçı unutulmazdı... Altıncı maçta, Kadıköy'de beş gol atan Beşiktaş, yedinci maçta ise beni İnönü'de misafir ederken, 3-1'le şampiyonluğu kazanıyordu... Ondan olsa gerek, o küçük yaşların getirisi, hep kazanırız zannettik Fenerbahçe maçlarını... Sonra Uche çıktı sahneye bir gün, olağanüstü bir golle... sonra Tuncay Şanlı ve bir de Deivid, Alex ikilisi... kaybetmeye alıştırdılar bizi...

Üst üste dört resmi maç kaybetmek tarihte ikinci kez görülmüş bir durum Beşiktaşlı için... üst üste beş yenilgi ise yok! Beşinciyi benim yüreğim zaten kaldıramaz ama aslolan şu ki, inanmak için, ileri yürümek için Beşiktaş'ın en kazanması gereken maç bu... Son yıllarda çıkılan bütün Fenerbahçe finallerine göre daha final... İki yıldır şampiyonluk kaybettiren İnönü derbilerinden daha önemli bir derbi... Nedeni bu defa Beşiktaş'ın yedek kulubesine varana kadar kalitesinin Fenerbahçe'nin bir adım önünde olması... Öyle ki, geçen yılki maça ilk 11'de çıkışıyla saçlarımıza ak düşüren Burak Yılmaz, hafta içinde bir Şampiyonlar Ligi maçını çevirmesi için oyuna alınmış Fenerbahçe'de... O yüzden eski günlere dönüş maçı bu...

Geçen yıl deplasmanlarda, bu yıl içeride kazanmayı öğrenmiş Beşiktaş'ın, bir adım öteye, derbi galibiyetine koşması için en hazır ortam var bugün... İlk gençliğin kazanma günlerine dönüş için Holosko'nun deparları, Tello'nun sert kavisli ortaları her zamankinden daha etkili olabilir bugün... İki yıldır kazanmaya yetmeyen o iştah bu kez rakip zayıflamış ve kendisi güçlenmişken, en büyük silahı oluverecek Beşiktaş'ın....

Hiç yorum yok: