8 Aralık 2010 Çarşamba

Altı Ay Sonunda Schuster

Şimdi baktım takvimlere, bu adam bizim için imza atalı altı ay olmuş... İyisiyle kötüsüyle, normal sezon seyrimizin dışında bir yerde seyrediyoruz... Bizim bildiğimiz Beşiktaş genelde Türkiye Kupası'nda yoluna devam ederdi, bu sefer Avrupa Ligi'nde yürüyor... Yapılan transferler vs. hepsi geldi geçti bakalım Beşiktaş nereye geldi bu altı ayın sonunda... Amerikan usulü olacak, pros&cons, shelbyl beğenir bunu...

Artılar:
1) Avrupa'da lig usulü gruplarda ilk defa tur atlandı. Grup maçları henüz bitmeden, takım 10 puanı toplayıp ikinci turu görmeyi başardı.

2) Deplasman derbilerinde yıllardır silik bir futbol sergileyen, mağlubiyetlerden kafasını kaldıramayan Beşiktaş Kadıköy'de topa sahip olarak, rakibini baskı altında tutarak ve iyi bir ikinci yarıdan bir puan çıkararak taraftarını memnun etti. Galatasaray deplasmanında ise yıllar sonra neredeyse pozisyon dahi vermeden üç puan aldı.

3) Takıma üst kalibre oyuncular monte edildi. Quaresma'nın ikna sürecinde ve Guti transferlerinde Schuster'in rolü olmadığını söylemek zor...

4) Gençler konusunda Toshack ve Tigana dönemlerinden bu yana en ciddi atılım yapıldı. Sahaya Cenk, Ersan, Necip ve Ali Kuçik'in ilk 11 çıktığı bir maç izledik. Bu oyuncular sahadayken Fatih Tekke, Fink, Yusuf, Zapo Hakan Arıkan gibi oyuncular kenarda yahut tribündeydi. Denizli'nin kısa mesafe koşularının aksine bir davranış biçimi olduğunu düşünüyorum. Denizliyle elbette sahaya Tekke, Fink, Yusuf, Zapo ve Hakan 11 çıkardı...

5) Gençleri oynatmak ayrı bir konu, onlardan gerçek anlamda verim almak bambaşka bir konu elbette, Schuster gençlerden çok iyi rotasyon alternatifleri de çıkardı. Sezona 5. stoper başlayan Ersan vazgeçilmez oldu, Necip her oynadığı maçta vasatın üstü performans gösterdi. Cenk son dönemdeki hatalarına rağmen önemli yol katetti. Bakın geçen sene Mustafa Sarp, Hakan Balta gibi oyunculara erindiğimiz dönemler yaşıyorduk. Şu anda, kısıtlı yerli rotasyonumuza zorunluluktan ve Schuster'in tercihlerinden dolayı soktuğumuz genç oyuncular mevcut. Yabancı kısıtlaması olan yerde en önemli adım buydu benim gözümde. Daha bunun Rıdvan Şimşek'i, kafasını toplarsa İsmail Köybaşı'sı var...

6) Takım tam kadro olduğu dönemde muazzam bir hücum performansı sergiledi. Yıllar sonra topu ayağında tutan bir Beşiktaş izledik. İçeride kaybedilen Porto maçı da dahil olmak üzere, bütün kritik maçlarda takım geçmişteki aciz günlerinden uzak göründü.

7) Tabii ki şimdiye kadarkiler kişisel fikirlerdi; ancak bunların ötesinde en kişisel noktadaki değerlendirmemde şunu söylemeliyim ki Schuster basın konusunda beni memnun etti.

8) Ferrari konusunu eksiler içerisinde bilahare değerlendireceğim. Ancak ilk dönemdeki maçlar sonrasında Ferrari sakat olmadığı sürece ilk 11 oynadı. Hoca hatasından ders almış göründü.

9) Geçen sezon yer yer Fink'in dahi gerisine düşen performansıyla bizleri korkutan Ernst takımın liderliğini Guti ile birlikte eline aldı. Yeni orta saha yapısında oyunu iki yönlü oynayarak ofansif ve defansif katkıda bulundu.

10) Hoca rakiplere önlem almamakla eleştiriliyordu, Galatasaray ve Bursaspor'a karşı oynanan oyun bundan ders aldığını gösterdi. Takım çok önemli üç maçın üçünde de inanılmaz soğukkanlı göründü. Üstelik bu maçlarda alınan dakikaların çoğunda yine sahada gençler vardı...

Eksiler:
1) Sezon başında geçen seneki takımın önemli parçalarından Fink ve Ferrari defterden silindi. Fink'in sorunsuz tavrı, Ferrari'nin liderliği geçen sene iyi geçen dönemde ve özellikle Kasım ayındaki seride takımın en önemli parçasıydı.

2) Fatih Tekke konusunda henüz ne olduğunu net anlayamadığımız büyük problemler yaşandı. Anlaşılan o ki, hocanın Tekke'yle arasında ciddi kişisel problemler söz konusu. Schuster bu konuda hiç yapıcı davranmadı, Tekke'yi takımın içine hiç yerleştirmedi. Kendi fikrimce, konuda hoca kadar Tekke de suçlu. Detayını öğrenmek gerekiyor.

3) Hoca ligde belirgin karakteristiği olan takımlara karşı önlem almadan çıktı. Bunun en önemli örneği olan Belediye mağlubiyeti takım için yıpratıcı oldu. Benzer şekilde alınan klasik Manisaspor mağlubiyeti takımın ligdeki iddiasını ciddi anlamda zayıflattı.

4) Takım ligdeki puan durumunda üzerlerindeki rakiplerinin toplam 18 puan gerisinde kaldı. Bu rakiplerle 3 deplasmana çıktı, 4 maçtan 4 puan çıkardı. 4 maçta alınacak 12 puan şöyle bir bakınca ütopik olsa da takımı lider yapmaya yetecekti. Trabzon 3 iç saha 1 deplasmandan 10 puan aldı. Her iki takım da Galatasaray'ı yendi, ancak Trabzon içerde, Beşiktaş dışarda...

5) Hoca basınla ilişkilerini mesafeli tuttu. Neticesinde basın sürekli olarak aleyhine haber üretti.

6) Erhan Güven.

7) Kondüsyoner... Bu kendi tercihi midir bilmiyorum, sanki takımın adele sebepli sakatlıklarında sakatlık yaşamadan geçen dönemin mimarı Marrone arandı...

6 yorum:

tearkan dedi ki...

Abi yazar listesinde gözükmüyorsun ekşibeşiktaş'ta? Son dönemlerde kan kaybetmeye başladığını düşündüğüm ekşibeşiktaş'ta bir senin ayrılman eksikti. Üzüldüm açıkcası. Neyse, buradan takip ederiz artık.

Genç oyuncularla alakalı 4 ve 5. maddelere sonuna kadar katılıyorum. Hem seçimleri, hem de bu seçimlerden verim alabilmesi konusunda takdir edilesi bir performans sergiliyor Schuster.

Özellikle son dönemde zaman zaman rakibine göre yada ihtiyacına göre oyun taktikleri de belirler oldu Beşiktaş. Senin de dediğin gibi Schuster'in sene başındaki hatasından döndüğünü, rakibini nicelediğini gösteriyor bu. Hatasından ders mi aldı ne oldu bilmiyorum; ama güzel oldu.

Ernst'in tekrar ön plana çıkması da güzel oldu; fakat son dönemde insan olduğunu ispat etmeye çalışırcasına yorgunluk belirtileri gözüküyor maalesef. Devre arasında yapılacağı söylenen Fernandes transferi gerçekten faydalı olacak gibi gözüküyor. Tabi sağ açık oynayabilecek potansiyeli de var. Hoca'nın nerede kullanmak isteyeceğine de bakmak lazım.

Eksikler konusundaysa Fink'e üzüldüm şahsen. Hiç sorun çıkartmayan, geçen sene yetenekleri dahilinde son derece özverili oynayan adama biraz haksızlık ettik gibi geliyor bana. Ferrari ise son dönemde sezon başındaki sisteme göre daha da başarılı olabilirdi, en azından Toraman'ın sakarlıklarından kurtarırdı bizi; fakat o da sürekli sakat maalesef. Bu durum da şu kodüsyoner konusuna bağlanıyor. Bir eksik, takımda yeni eksiklikleri tetikliyor.

Tekke konusunda ne olduğu net olarak bilinmediği için pek bir şey söyleyemiyor, en azından kesin yargılarda bulunmaktan kaçınıyor insan; fakat tavrından geri dönmemesi, denize düştüm diye yılana sarılmaması karakterli bir insan olduğunu gösteriyor Schuster'in.

fabianernst dedi ki...

dun gece ilk olarak yorumu kapatıp yazıyı buraya aldığında yazacaktım bir şeyler bir anlık sinirdir diye duşundum yazmadım .abi nasihat vermek gibi olmasın ama (bence de kan kaybediyor orası ayrı konu ) gene de keşke gitmeseydin.ben de pek hoşnut değilim son zamanlarda tearkan gibi ama gitmek çözum degil sanki.butun olarak seviyoruz orayı ..neyse burdan da okuruz seni artık

fabianernst dedi ki...

yazdık birşeyler galiba silindi gitti tekrar yazayım o zaman ...dun ilk yorumlari kapatıp yaziyi buraya aktardiğında bir anlık sinirdir geçer gider diye duşndum yorum yazmadım..bence de kan kaybediyor son zamanlarda fakat bir butun olarak sevdik bunca zamandir.nasihat vermek olarak algilama ama gitmek çözüm değil sanki..neyse buradan da okuruz seni artık

yuki the zorba dedi ki...

kusura bakmayin ayip da oldu tabii pek cok insana ve size ama postu kapattim. detayina girmeyelim, zaten pek yazmiyordum, artik uc yaziyorsam onu da buraya yazacagim.

Unknown dedi ki...

Hayirli olsun Fevzi.

stalker dedi ki...

sağ tarafa bi izleyiciler eklentisi koysan güzel olur.