9 Haziran 2008 Pazartesi

Gökhan Zan...

Gökhan Zan hakkında yazılacak çok şey var elbette... Medya kendisine Cam Adam demeden çok uzun zaman önce, ikinci defa kendini sakatladığı gün tribünde hep beraber bu ismi takmıştık kendisine... Bel bağlamaya çok elverişli zamanlarımızdı, sahada gördüğümüz futbolcuların isimlerini teker teker sayıp, Beşiktaşlıların moralini yeniden bozmaya gerek yok...

Hep aklımda o sahneler var, ister istemez... Müthiş müdaheleler, adam geçirmeyen, kendine güvenen Gökhan Zan... Sonra göbeğe doğru şişirilen bir top, Koray ve Gökhan'ın beraber kafaya çıkışı ve Gökhan'ın bitmek bilmeyen sakatlıklarının başlangıç hikayesi... Sonraki biraz trajikomik... Sağ kanada gelen top, bıraksa en fazla rakibin sahip olacağı, ancak iki hamlede topu kolayca geri alabileceği bir pozisyon... Gökhan Zan uçarak geliyor ve kollarının üzerine düşüyor... Sonraki sahne yukarda...

Olmadı, iyileşemedi... İyileşmek bir kenara, kafa yapısı olarak onlarca adım geri gitti bu dev adam... Bundan da acısı, Beşiktaş her sezon belini ona bağladı... O sezonun yarısını sakat geçirdi, oynamayınca Beşiktaş da kaybetti... Yine sakatlandı, yine, yine...

Şu an Gökhan Zan kendisini Terry'nin ya da Rio Ferdinand'ın klasmanında görüyor, biliyorum... Konuşsanız, on dakika sohbet etseniz, kibirin o dayanılmaz keyfi dökülüverecek dudaklarından...
Üstelik şunu da ekleyecek, "onlar İsviçre'de yok, ben buradayım"... Doğru ya, şimdi orada da yoksun... İnönü'de de olma Gökhan Zan... Bu adamın üzerine plan yapanın duvara toslayacağını Maraton izleyip, göbeğini kaşımaktan başka aktivitesi olmayan adam da biliyordu elbet... Bir tek Terim bilemedi... Şimdi o da öğrenmiştir...

Hiç yorum yok: