28 Kasım 2008 Cuma

Maça Gidemeyen Çocuğun Hüznü...

Ne çok zaman geçmiş üzerinden... Yüreğime aynı acı saplanınca hissediverdim o gün yaşadıklarımı...

Yıllar yıllar öncesi, sanırım 1987... Henüz altı yaşında bir çocuğum ama gel gör ki Beşiktaş sevdası saplanmış kalbimize... Evdeki hazırlıklardan iki ablamın ve amcamın Kadıköy'e, Beşiktaş - Fenerbahçe maçına gideceğini hissediyorum... İlkokula erken başladığımdan, okumam da var, ve biliyorum ki o gün büyük gün... Benden gizlenen atkılar, şapkalar biraz sonra evden Eyüp'e inen yokuşta çantalardan çıkarılacak biliyorum... Dün gece ben uyurken hazırladıkları siyah beyaz örgüleri de görmedim zannediyorlar ama ben gördüm... İçimde bir huzursuzluk, bir kıpırtı... Biliyorum, beni o günler dünyadaki her şeyden çok seviyorlar ama, sanki Beşiktaş sevgisi akıllarını mı çeldi ne? Yoksa sürpriz mi yapacaklar bana... Bekliyorum... Saat 10, langır lungur evden çıktılar ve gittiler... Ben geride gözlerimde yaşlarla, oturmuş kalıyorum... O kadar mutsuzum ki, hayatım boyunca unutmayacağım bunu diyorum, sanki hayat nedir bilirmişim gibi... Yine koltukların minderleriyle kendime Karaşimşek yapıyorum ve mutsuz şekilde KIT'e komutlar yağdırıyorum... Hüznümü unuttur bana KIT...

Akşam oldu... Ve işte geldiler... Hatırladığım kadarıyla Beşiktaş kazanmış... Benim yüzümden düşen bin parça tabii... Hiç silinmeyecek bu ifade yüzümden diye düşünüyorum çocuk aklımla...

Bilincimin Beşiktaş'a açılışı ve ona sebep olan Fenerbahçe antipatim daha eskiye, hatırladığım ilk şampiyonluk olan 1986'ya yaslanıyor... Ama bu gidemediğim maç gününde yaşadığım hüzün, tarifsiz... En çocuk halimin, en saf Beşiktaşlı halimle yoğurulmuş olduğu o boğaz düğümü kimi maçta burnuma vuran çim ve toprak kokusunda, kimi gün de bulutlu bir havada çıkıverir karşıma... O yüzden unutulmazdır, beni Beşiktaşlı yapandır...

Aradan geçen iki buçuk sene ve 1990'ın güzel bir bahar günü... İki ablam, benim unutamadığımı bilseler de, bilmeden hissetseler de alıveriyorlar gönlümü... İnönü'deyim, bir Fenerbahçe maçında... Şampiyonluk coşkusu... Ve Beşiktaş şarkılarını ilk defa Akaretler'de söylüyorum... O gün Beşiktaşlı olmanın ilk defa tadını çıkarıyorum... Yine unutamıyorum İnönü'nün ikiye bölündüğü güzel günlerinden kafama kazınmış şampiyonlul enstantanelerini...

Ve yarın... 29 Kasım'da benim Beşiktaşlı olma sebebim yıllardır olduğu gibi yine tekerrür edecek... Ben ise bu yıl orada olamayacağım... Stada doğru yürürken, kalabalığı gördüğümde anlamıştım bunu... Karaborsacılar, beni polis zannedip yanımdan uzaklaştıklarında ümitsizliğe kapılışım da ondandı... 1987'den kopup gelen çocuk içime giriverdi ve hüzünlendi yine... KIT de yok bu sefer, gaza basıp hüznümü atayım... Televizyon başında somurtup izleyeceğim siyah beyazlıları... Üstelik bu sefer kızacak kimsem de yok, gönlümü alacak kimsem de... En fazla kapitalist düzenin keskin iş saatlerini hedef alırım, onun da beni ödüllendirecek hali yok tabii...

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Hocam, git karaborsa yap, maca 15 dakika kala gercek fiyatina cok yakin bir fiyattan alirsin. yada fb tribunune git.
Benimde boyle fener'e ugurem vardir. Gecen sene sirf tek mac icin 3500km oteden ucakla maca geldim. Gelmekle kalmadim, biletleri ciktigi gun 10dk da biten maca bilet buldum. Yilma... Onemli...

Adsız dedi ki...

fenerbahçe kazanacaktır.

yuki the zorba dedi ki...

Çarşı'daydık sabahtan ama bilet bulamadık maalesef...